Üvey kız kardeşimi çıplak poposundan şaplak manyağı yapıyorum

Üvey kardeşimin sert sırtına geçen tokatların sesi odada yankılanıyordu. O iğrenç folloşun suratındaki pişkin ifade, her vuran darbada biraz daha eriyordu. Başını öne eğip, pişmanlık dolu bir hisle kıvranırken ben daha da acımasızlaşıyordum; azgınlığım fırlamış boruları gibi patlamaya hazırdı. Ellerim onun çıplak beline yapıştı, teniyle benim kavurucu parmaklarım arasında kayıp gidiyordu. O dişi fosforlu lambanın altında, terli sırtından yayılan kokuyla birlikte amcığını sıkıca kavrayıp önüme çekiyordum.

Kıçına her tokatla beraber alt dudakları titriyordu; ama oralı bile değildi yaptığımın şiddetinden. Benim elimden kurtulmaya çalışsa da, o yarak deliği katılaşmış penisin girişi için açılıp kapandıkça hırsım daha da kabarıyordu. Parmaklarımı sıkı sıkıya onun amcığına geçirip içine sokarken onun boğuk iniltileri ritmini tutuyordu şehrin karanlık havasında. Bir yandan sırtını dövüyor, bir yandan amını köklüyordum; o küçük beden toplamda bana tam teslim olmuştu.

Yüzü kıpkırmızı, çenesinde ter damlaları parlıyordu; gözlerini kaçırdığı anlarda bile beni oyuna davet ediyordu içten içe. Siktir edip uslu uslu oturacak kızlardan değildi kesinlikle; daha fazlasını istiyordu ve ben de vermekten geri durmuyordum. Ayakta tutamadığı bacaklarını omuzlarıma alıp hızımı artırdım, kalbim göğsümü patlatacak kadar çarpıyordu. Her girişiyle birlikte o folloşun boğazından çıkan inleme, içinde bastırılmış arzu ve çaresizlikle birleşerek beni delirtiyordu.

Sonunda dağılmanın eşiğine geldiğinde ona son darbeyi vurup tüm gücümle içine boşalttım; sıcak sıvılarım onun içerisine dolarken yüzündeki şaşkınlıkla acı karışık haz birbirine karıştı. Nefes nefese kalmışken sertçe omuzlarından tutup kendime çektiğimde dudaklarımdan dökülen kelimelerle onu yere serdim: “Beni böyle zorlama… Yalnızca böylesin.” Bel ağrılarıyla kıvrandığı sırada bile o çirkef ufaklığın inleme sesleri kulağımdan gitmiyordu; çünkü bu gece bizden başka kimseye ait olmayan kirli bir sırdı artık.